top of page
Ara
  • Tolga Şirin

Bireysel Başvuru Usulünde "Mazeret"



AYM Kanunu’nun 47’nci maddesine göre:

“Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler. Mahkeme, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek talebi kabul veya reddeder.”

Bu hüküm, İçtüzük’ün 64’üncü maddesine şu şekilde somutlaştırılmıştır:

“Başvurucu mücbir sebep veya ağır hastalık gibi haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvurusunu yapamadığı takdirde, mazeretinin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilir. Komisyonlar raportörlüğünce mazeretin kabulünün gerekip gerekmediği yönünde karar taslağı hazırlanır. Komisyon, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek mazereti kabul veya reddeder.”

Söz konusu hüküm, sözü itibarıyla sadece başvuruculardan bahsediyor olsa da Anayasa Mahkemesi, başvurucunun temsilcisinin veya avukatının haklı mazeretlerinin bulunması durumunda, söz konusu hükümlerin bu kişiler yönünden de uygulanacağı kabul etmiştir.[1] Yani mazeret hukuku hem başvurucular hem de temsilcileri için uygulanmaktadır. Bununla birlikte başvurucuların birden fazla avukata vekâlet vermesi ve başvuruyu bizzat yapan avukatın hastalığıyla ilgili bir sağlık raporunun bulunması, diğer avukatın süresi içinde bireysel başvuruda bulunmasına engel bir durum teşkil etmemektedir.[2]

Mazeret hukukunun doğası gereği, hangi durumların haklı mazeret olduğunun önceden belirlenmesi mümkün değildir. İleri sürülen mazeretlerin haklı olup olmadığı, her olayın kendi koşulları ışığında değerlendirilebilir.[3] Bu konuda Anayasa Mahkemesinin şimdiye kadar verdiği kararlar, konuyla ilgili fikir sahibi olunmasını sağlayabilir.

Anayasa Mahkemesi, bir başvurucunun köyde oturması ve şehir merkezine sürekli otobüsün olmaması, kendisine bir vekil tayin ettiği ve tebligat işlemlerinin vekile yapıldığını da dikkate alarak haklı bir mazeret olarak görmemiştir.[4] Benzer şekilde, başvurucunun “tutukluyken bireysel başvuru yapabileceğini bilmemesi”[5] ve “hakkında oda hapsi cezası uygulandığı tarihlerde bireysel başvuru yapması durumunda Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki jandarma uzman çavuşluk sözleşmenin feshedileceği korku ve endişesi taşıması”[6] gibi mazeretleri bu hüküm kapsamında kabul etmemiştir.

Sağlık sorunlarıyla ilgili olarak ise Mahkeme, İçtüzük “ağır hastalık” ifadesini kullandığı için bu düzeye ulaşmayan hastalıklar için mazeret kurallarını uygulamamaktadır. Örneğin 10 gün istirahat edilmesini gerektiren “akut bronşit”[7], 5 gün istirahat gerektiren “nazofaranjit” ve “miyalji”[8], 3 gün istirahat edilmesini gerektiren “akut farenjit”[9], 2 gün isirahat edilmesini gerektiren “adenomyosis”[10], 1 gün istirahat edilmesini gerektiren “bel ağrısı”[11], düşme nedeniyle “akut ağrı”[12], “ağır hastalık” olarak görülmemiştir.

Bunlara karşın; nöroloji uzmanı tarafından düzenlenen rapor uyarınca 10 gün yatak istirahati gerektiren “servikal spazm ve dorsal fibromüyozit” hastalıkları[13] ve düşme sonucu omurga sonrası travmasına bağlı “akut lumbago” hastalığı[14] “ağır hastalık” olarak görülmüştür. Mahkeme, kalça kırığı ameliyatından sonra hekim tarafından verilen 90 günlük istirahat önerisini de mazeret kuralları kapsamında kabul etmiştir.[15]

İçtihattan anlaşılan odur ki Anayasa Mahkemesi, kendisine sunulan doktor raporunda “ağır hastalık” belirlemesinin olup olmadığına bakmakta, bu yönde bir hüküm olmasa bile istirahatin “yatakta geçirilmesini gerektiren hastalık” olduğunu tespit ettiğinde söz konusu hastalığı “ağır” olarak görmektedir.

Konunun usulü yönleri açısından ise Anayasa Mahkemesi, hekimlerce hazırlanan sağlık raporlarının yanında “geçici durum belgesi” başlıklı tıbbi belgeleri de dikkate almakta[16], fakat mazerete ilişkin herhangi bir belge sunmayan[17] veya mazeretini 15 günlük süre içinde sunmayan[18] başvurucuların mazeretlerini kabul etmemektedir. Öte yandan Mahkeme’nin kendisine sunulan belgelerin üzerinde resmî bir evrak numarası bulunup bulunmadığını da dikkate aldığı kaydedilmelidir. [19]

AYM Kanunu’nda ve İçtüzük’te bireysel başvurulara yönelik mazeret hukuku düzenlenmişse de zamanında yapılan bireysel başvuruda eksiklik bulunması durumunda, başvurucuların bu eksiklik bildirimi çerçevesine eksiklikleri tamamlama sürecindeki mazeretleriyle ilgili bir hüküm bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesi bu hükmü kıyas yoluyla doldurmuş ve 15 günlük süreyi bu gibi durumlar için de kabul etmiştir. Adnan Gültepe kararında süresinde yapılmış olan bireysel başvuruda birtakım eksiklikler tespit edilmiş ve bu eksikliklerin tamamlatılması için başvurucuya 15 gün süre tanınmıştır. Başvurucu vekili, söz konusu süre zarfında eksiklikleri tamamlamamış fakat bu süreden sonra mazeret bildiriminde bulunmuş ve kalça kırığı ameliyatına binaen 90 günlük istirahat süresini öneren raporunu sunmuştur. Anayasa Mahkemesi bu mazereti kabul etmiştir.[20]

Kamuoyunda “Roboski/Uludere davası” olarak bilinen Mehmet Encü ve diğerleri kararı da bu çerçevede dikkate değer bir karardır. Söz konusu kararda bireysel başvuru sırasında bazı şekli eksiklikler tespit edilmiş, bu eksikliklerin giderilmesi için başvurucu vekillerine tanınan 15 günlük sürede eksiklikler giderilmediği gibi eksiklik giderimi bildiriminden yaklaşık 2 ay sonra, içeriğinde yakınılan hastalığın “ağır hastalık” veya “istirahatin yatakta geçirilmesini gerektiren türden bir hastalık” olduğuna ilişkin herhangi bir kayıt olmayan ve üzerinde resmî evrak numarası bulunmayan bir rapor sunulmuştur. Somut olayda başvurucuların mazeret beyan eden vekili dışında başvuru formunda vekil olarak imzası bulunan 31 avukatının bulunduğunu da dikkate alan Anayasa Mahkemesi, yukarıda aktarılan içtihadıyla koşut bir yaklaşımla bu mazereti kabul etmemiştir.[21]

[1] Ramazan Sönmez, 2013/6325, 15/04/2014, § 22.

[2] Seyitahmet Çavuş ve diğerleri, 2013/6613, 07/01/2016, § 36.

[3] Yasin Yaman, 2012/1075, 12/02/2013, § 25.

[4] Selahattin Keskin, 2013/701, 31/10/2013, § 15.

[5] Süleyman Özçelik, 2013/1715, 20/05/2015, § 27.

[6] Yusuf Karabaş, 2013/1615, 15/4/2015, § 43.

[7] Ramazan Sönmez, 2013/6325, 15/04/2014, § 28; Feyzullah Özer, 2014/17343, 05/04/2018, § 19.

[8] Mehmet Encü ve diğerleri, 2014/11864, 24/02/2016, § 37

[9] Mehmet Tahir Karakoç, 2013/2295, 13/09/2013, § 17.

[10] Turgut Kaya ve diğerleri, 2013/5859, 19/11/2015, § 39.

[11] Seyitahmet Çavuş ve diğerleri, 2013/6613, 07/01/2016, § 36.

[12] B. L. B., 2013/4690, 25/02/2016, § 41.

[13] Osman Şanlı, 2013/2305, § 21.

[14] Faik Deniz Şar , 2014/1643, 04/11/2014, § 19.

[15] Adnan Gültepe, 2014/16516, 08/03/2018, § 37.

[16] Turgut Kaya ve diğerleri, 2013/5859, 19/11/2015, § 39.

[17] Mehmet Emin Sumeli ve diğerleri başvurusu, AYM 2013/3585, 07/07/2015, § 44.

[18] Yabancı uyruklu ve Türkçe bilmeyen başvurucunun tebligat içeriğinden haberdar olduktan 17 gün sonra yaptığı bir başvuru için bkz. Haider Subhi Amenn Amenn, 2016/6126, 13/09/2017, § 27.

[19] Haider Subhi Amenn Amenn, § 37.

[20] Adnan Gültepe, 2014/16516, 08/03/2018, § 37.

[21] Mehmet Encü ve diğerleri, § 40. Aksi yönde görüş için bkz. Osman Alifeyyaz Paksüt’ün karşıoyu.

bottom of page