Doç. Dr. Tolga Şirin
Anayasa Hukuku - Marmara Üniversitesi
TANZİMAT FERMANI
1836
“Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın ismiyle.
Mülk ve yönetim elinde bulunan o Allah ne yücedir! O, her şeye gücü yetendir.”
Herkesin bildiği gibi, yüce Kuran’ın hükümlerine ve şeriat kanunlarına Yüce Devletimizin kuruluşundan beri eksiksiz şekilde uyulduğu için yüce saltanatımızın gücü ve kudreti ile bütün halkının refahı ve gelişmişliği istenilen dereceye ulaşmıştı. Bu kuvvet ve gelişmişlik, yüz elli senedir art arda gelen sıkıntılar ve çok çeşitli nedenlerden ötürü şerefli İslam şeriatına ve yararları kanunlara bağlı kalınmayıp bunlara uygun hareket edilmediği için zayıflık ve fakirliğe dönüşmüştür. Oysa şeriat kanunları altında yönetilmeyen ülkelerin kalıcı olamayacağı açıktır. Tahta çıktığımız kutlu günden beri Hükümdarlığımızın hayırlı eserleriyle ilgili düşüncelerimiz, sadece ülkenin ve çevresinin imarına, halkın ve fakirlerin refahının artırılmasına dönük yararlı meselelerle sınırlıdır. Bu yaklaşım uyarınca Yüce Devletimizin topraklarının coğrafi konumuna ve halkın yeteneklerine göre gerekli olan işlere yönelerek, Allah’ın da yardımıyla beş-on sene içinde arzu edilen noktaya ulaşacağımız açıktır. Allah’ın yardımına güvenerek ve Peygamber hazretlerinin manevi varlığının yardımını aracı kılıp ona bağlanarak, bundan böyle Yüce Devletin ve Osmanlı ülkesinin iyi idare edilmesi için bazı yeni kanunların konulması, gerekli ve önemli görülmüştür. Bu gerekli kanunların esas maddeleri, can güvenliği ile ırz ve namusun ve de malın korunması, verginin belirlenmesi ile askerlerin nasıl çağırılacağı ve askerlik süresi hükümlerinden ibarettir.
[Can ve Mal Güvenliği]
Dünyada candan, ırz ve namustan daha değerli bir şey yoktur. Bu nedenle bir adamın, yaratılışı ve fıtrat özellikleri hainliğe eğilimli olmasa bile, bunları tehlikede gördüğü zaman, can ve namusunun korunması için doğal olarak bazı yollara girişeceği açıktır. Böyle bir hareketin devlete ve ülkeye zarar vereceği de ortadadır. Fakat bu kişinin canından ve namusundan emin olduğunda doğruluk ve sadakatten ayrılmayacağı; bütün işinin ve gücünün devletine ve milletine iyi hizmet etmek olacağı da açık ve bellidir. Mal güvenliği hükmünün eksikliği durumunda kimse devletine ve milletine ısınmaz, mülkün imarına bakmaz, endişe ve ıstıraptan kurtulamaz. Aksi bir durumda, yani malları ve mülkleri tam olarak güvence olduğunda bu kişinin işini ve iş yerini genişletmekle uğraşıp devlet ve millete ilişkin gayretini ve vatan sevgisini arttırıp buna göre güzellikle çalışacağı kuşkusuzdur.
[Vergi Ödevinde Adalet]
Vergilerin belirlenmesi maddesi de aynı bu şekildedir. Çünkü bir devlet, ülkesini korumak için askere ve görevlilere ve benzeri türden masraflara doğal olarak ihtiyaç duyar. Bu ise parayla yönetilir ve para da halkın vergisiyle oluşur. Dolayısıyla bunun güzellikle bir yolunu bulmak önemi hâle gelmiştir. Gerçi Osmanlı ülkesinin halkı geçmişte gelir olarak görülen tekel sıkıntısından, Allah’a şükürler olsun ki kurtulmuştur ama bugün yıkıcı bir araç olan ve hiçbir zaman yararlı sonuçları görülmeyen zararlı “iltizamlar usulü” yürürlüktedir. Bu, ülkesinin siyasi sınırlarını ve malî işlerini bir adamın eline ve belki de kahredici yıkıcı pençesine bırakmak anlamına gelmektedir. Bu adam, iyi biri değilse hemen kendi çıkarına bakar, hareket ve tavırlarının çoğu haksızlık ve zulümden oluşur. Bundan sonra ülke halkının her bireyinden sahip olduğu mülke ve gücüne uygun vergi belirlenmeli ve kimseden bundan fazlasının alınmaması gerekmektedir. Yüce Devletimizin deniz ve karadaki askeri ve diğer harcamaları olumlu kanunlarla sınırlanmış ve belirlenmiştir, buna göre uygulanacaktır.
[Askerlik Ödevinde Adalet]
Asker maddesi de, ifade edildiği gibi önemli maddelerdendir. Gerçi vatanı savunmak için asker vermek halkın görevlerindendir. Fakat şimdiye kadar yürürlükte olduğu gibi bir ülkenin var olan nüfusuna bakılmayarak, kiminden kaldırabileceğinden fazla, kiminden ise eksik asker istenmesi hem düzensizliği hem tarım ve ticaretin olumlu getirilerinin bozulmasına neden olmaktadır. Askerliğe gelenlerin ömürlerinin sonuna kadar asker kalmaları bu kişilerin usanmasına, yenil nesiler yetiştirmelerinin ve üremelerinin kesilmesine neden olmaktadır. Ülkenin her yerinden gerektiği kadar asker talep edilmesine dönük güzel yöntemlerin ve dört veya be senede bir değişiklik yöntemlerinin oluşturulup konulması gerekmektedir.
[Suçsuzluk Karinesi]
Kısacası, bu nizami kanunlar ortaya çıkmadıkça güç elde edilmesi ve gelişmişlik, güvenlik ve rahatlık mümkün olmayıp bunların hepsinin esası açıklanan maddelerden oluşur. Bundan sonra suçluların davaları şeriat kanunları gereğince aleni olarak incelenip hüküm verilmedikçe, kimse hakkında gizli ve açık şekilde idam ve zehirleme uygulaması mümkün değildir. Kimse kimsenin ırz ve namusuna sataşamaz; herkes mal ve mülklerini tam bir serbestlikle sahip olma ve kullanmaya yetkilidir. Buna kimse müdahale edemez.
[Suçta ve Cezada Kişisellik]
Firar etmiş birinin henüz ispatlanmamış suçu ve kabahati olduğunda mirasçıları, bu suç ve kabahatten ayrı tutulacak ve suçlanmayacaktır.
[Müsadere Yasağı]
Firardaki kişinin malları müsadere edilemez, mirasçıları mirastan mahrum edilemez. Yüce saltanatımızın halkından Müslüman millete ve diğer milletler, bu güvenceye istisnasız şekilde sahiptirler; şeriat hükümleri uyarınca bütün Osmanlı ülkesi halkına, can, ırz ve namus ile mülkiyet maddelerin için tarafımdan tam bir güvence verilmiştir.
[Yasama ve Yasama Sorumsuzluğu]
Her konuda oybirliğiyle karar vermekle görevli olan Meclis-i Ahkam-ı Adliye’nin üyeleri gerektiği kadar artırılacaktır. Burada bakanlar ve üst dereceli devlet adamları belli günlerde toplanarak düşünce ve görüşlerini hiç çekinmeden serbestçe söyleyecek, sözü edilen can ve mal güvenliği ile verginin belirlenmesi konularına ilişkin gerekli kanunları yapacaklardır. Askeri düzenlemeler konusu Bab-u Seraskeri şurasında görüşülüp kararlaştırılan her bir kanun hatt-ı hümayunumuz ile onaylanması ve isteklendirilmesi için tarafımıza sunulacaktır.
[Yemin]
Söz konusu şeriat kanunları sadece, dini, devleti, mülkü ve milleti dirilmek için konulacaktır. Bu nedenle tarafımızca bunların aksine hareket edilmeyeceğine dair söz verilip, Hırka-i Şerife odasında bütün alimler ve bakanların önünde yemin edilecek, alimlere ve bakanlara da yemin ettirilecektir.
[Kanunun Üstünlüğü ve Eşitlik]
Alimler ve vezirlerden kim olursa olsun, şeriat kanunlarına aykırı hareket edenlerin kesinleşmiş kabahatlerine göre hak ettikleri cezaların hiçbir rütbe, hatır ve gönüle bakılmaksızın uygulanması için bir ceza kanunnamesi düzenlenecektir.
[Rüşvet Yasağı]
Şimdiki durumda memurların içinde yeterli maaş almayanlar varsa bu kişilerin durumu düzenlenecektir. Şeriat uyarınca yasak olup mülkün bozulmasının en büyük nedenlerinden olan rüşvet kötülüğünün bundan sonra ortadan kaldırılması için güçlü bir kanun çıkarılacaktır.
[Alenileştirme]
Bu açık durum eski yöntemleri tamamen değiştirip yenilemek demektir. Bu nedenle bu yüce Padişah uyruğumuz başkentin ve bütün Osmanlı ülkemizin halkına duyurulacak, dost devletlere de bu yöntemin Yüce Allah’ın izniyle sonsuza dek var olacağına tanıklık etmeleri için İstanbul’da bulunan bütün elçiliklere resmen bildirilecektir.
[Uygulama]
Hemen yüce ve sonsuz büyüklüğe sahip Allah’ımız hepimizi başarılı kılsın. Bu düzenlenen kanunlara aykırı hareket edenler, yüce ve sonsuz büyüklüğe sahip Allah’ın lanetine erişsinler ve bundan sonsuza kadar kurtulamasınlar. Âmin.