Tolga Şirin
İnternet ve Anayasa Hukuku

İnternet ya da Türk Dil Kurumunun kullandığı şekliyle “genel ağ”, birçok kişi için toplumsal yaşamın olmazsa olmazı hâline gelmiş durumda.
İnternet sözcüğün ikili anlamı var. Birisi, küçük harfle başlayan ve cins isim olan “internet”. Diğeri ise büyük harfle başlayan ve özel isim olan “İnternet”. Cins isim olarak internet, birbirlerine bağlı bilgisayarların oluşturdukları ağların her birini ifade ediyor. Bütün bilgisayarların istedikleri zaman bağlanabilecekleri "ağların ağı" ise İngilizcede “the Internet”tir. Bu sözcük, aslında Türkçede de büyük harfle “İnternet” olarak ifade edilmelidir. Ancak hem Dil Derneği hem de Türk Dil Kurumu, özel bir ayrım gözetmeksizin her ikisi için de internet sözcüğünü kullanıyorlar. Bu yazıda buna uyacağım.
Dünyada yaklaşık 4 milyara yakın kişinin, Türkiye’de ise 50 milyona yakın kişinin internet kullanıcısı olduğu söyleniyor. Bu kadar yaygın ve insan yaşamının parçası olmuş bir şey, doğal olarak hukukun farklı dallarını etkiliyor. Örneğin temel hukuk kaynaklarının tek bir tuşla ulaşılabilir olması hem doktrinde hem de mahkeme kararlarında benzer bir dilin oluşmasına katkı sunuyor ve hukukun evrenselleşmesine güç veriyor. Öte yandan, internet teknolojisiyle eşgüdümlü ilerleyen yapay zekâ teknolojisinin, internet ile birlikte gitgide bütünleşik bir görüntü sunmaya başlayan yargı kararlarını standartlaştıracağı da ileri sürülüyor.
Örneğin yakın zaman önce Londra, Sheffield ve Pensilvanya üniversitelerindeki araştırmacıların ortak çalışmasıyla geliştirilen bir yapay zekâ yönteminin, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararlarını %79 oranında doğru tahmin ettiği aktarılmıştı.[1] (Bu çalışmaya şu makaleden ulaşabilirsiniz.) Buna ek olarak, Harvard Üniversitesi gibi önde gelen üniversitelerin ders müfredatında “etik ve yapay zekanın yönetimi” gibi derslere yer verilmesi dikkate değer. Bu alanda çok uzak olmayan bir gelecekte önemli gelişmelerin yaşanacağını söyleyebiliriz.
İnternet teknolojisindeki gelişmeler, anayasa hukuku alanında da etki gösteriyor. Örneğin anayasa hukukunun önemli konularından biri olan anayasa yapım süreçleri, internet teknolojisinden etkilenmeye başladı: İzlanda’da 2011 yılında, süregelen yeni anayasa çalışmaları için Twitter, Facebook ve Youtube hesapları açılmıştı. Ayrıca oluşmakta olan taslak metinin yurttaşlara duyurulması için bir de resmî bir internet sitesi açılmıştı. Benzer türden gelişmeler, Afrika ülkelerindeki anayasa yapım süreçlerinde de sergilenmişti. Örneğin Gana’da 2010-2011 yıllarında “Anayasa İnceleme Komitesi”, yurttaşların görüşlerini, e-posta, Twitter ve Facebook üzerinden almıştı. 2010 yılında Kenya’da “Uzmanlar Komitesi” bir Facebook hesabı ve “chat odası” açmış ve bu yönde tartışma yapılmasına olanak sağlamıştı. 2012’de Libya’da da yeni Anayasayı hazırlayacak meclisin doğrudan halk tarafından mı yoksa parlamento tarafından mı seçilmesi gerektiği Facebook sitesi kanalıyla tartıştırılmıştı.[2] Türkiye’de de her ne kadar etkili sonuçlar doğurmamış ola da 2011 yılında yeni anayasa için bir internet sitesi açılmıştı.
Kimi yazarların “e-Demokrasi” üst başlığında ele aldığı bu olgular, oylama ve demokratik katılım konusunda çok yeni imkânları ve yeni tartışmaları bünyesinde barındırıyor.[3]
Bugün internet, bir temel hak olarak (internete erişim hakkı) da anayasa hukukunun konusunu oluşturmaya başlıyor. İlk kez 2003 yılında Birleşmiş Milletler bünyesinde toplanan Bilgi Toplumu Dünya Zirvesinde, şirketlerin, sivil toplum örgütlerinin ve hükümet temsilcilerinin uzun müzakereleri sonucunda Bilgi Toplumu’nun önemine vurgu yapılarak, bir ilkeler bildirgesi yayımladı. (Bildirgeye buradan ulaşabilirsiniz). Bu bildirgede, herkesin bilgiye erişebildiği, bilgiyi üretebildiği, kullanabildiği ve paylaşabildiği, halk temelli, kapsamlı ve gelişme yönelimli bir bilgi toplumu oluşturma arzusu vurgulanırken bu anlayışın, sürdürülebilir gelişme, yaşam kalitesinin arttırılması, ifade özgürlüğü gibi haklarla birlikte kavranması gerekliliği ve “Bilgi Toplumu”nun sunduğu imkanlardan kimsenin mahrum bırakılmaması gerekliliği vurgulanmıştı. Ardından 2011 yılında BM İfade Özgürlüğünün Korunması ve Geliştirilmesi Özel Raportörü Frank La Rue bu konuda bir özel rapor hazırladı. Raporda “tüm bireylerin Internet üzerinden her türlü bilgi ve düşünceyi arama, bunlara ulaşma ve bunları aktarma hakkı”na gönderme yapılmış, ayrıca internetteki ifade özgürlüğünün geliştirilmesi ve korunması ile herkesin internete erişiminin güvence altına alınması önerisi getirilmişti. (Bu rapora şuradan ulaşabilirsiniz) Bundan bir süre sonra BM bünyesindeki son önemli gelişme, 2016 yılında yaşandı. BM İnsan Hakları Konseyi, çevrimdışı hakların aynısının çevrimiçi olarak da korunması gerektiğine yönelik tavsiye kararı yayımladı. (Bu tavsiye kararına buradan ulaşabilirsiniz).
Tüm bu gelişmeler, literatürde “internete erişim hakkı” şeklinde bir hakkın olup olamayacağı; eğer olacak ise bunun, sansüre karşı korunma anlamında ifade özgürlüğünün özel bir görünümü olarak medeni hak mı, demokratik katılım aracı olarak siyasal hak mı yoksa ücretsiz internete erişim anlamında bir sosyal hak mı olduğu gibi tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu tartışmalar devam ederken bazı ülkeler, anayasalarında internete yer vermeye de başladılar. Örneğin Meksika Anayasası’nda 2013 yılında yapılan anayasa değişikliğinden sonra internete erişim hakkı şu şekilde düzenlenmiştir:
“Devlet bilgiye ve iletişim teknolojisine erişim ile radyo yayını, telekomünikasyon ve geniş bant İnternet hizmetine erişimi güvence altına alır.”
Bu hükümde internetin açıkça zikredilmesi, anayasa hukuku yönünden önemli bir gelişmedir. (Türkiye’de de internete, erişim hakkı bağlamında açık bir güvence tanınmış değilse de 2010 yılında yapılan anayasa değişikliğinden sonra HSYK üyeliği için aday olan yargıç ve savcıların, Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde özgeçmişlerini bu iş için tahsis edilmiş bir internet sitesinde yayımlayabilecekleri söylenerek, ilk kez "internet"e anayasa metninde yer verilmiştir. AYM Kanunu’nda da Mahkeme’nin önemli kararlarının Mahkeme’nin internet sitesinde yayımlanacağı hükmüne yer verilmekle, internet alanına resmî ve hukuksal bir değer atfedilmiştir.)
İnternet, bağımsız bir hak olarak kabul edilsin veya edilmesin, mevcut anayasal ilke ve kurumların üzerine yeniden düşünülmesini de gerekli kılıyor. Bunun tam kalbinde kuşkusuz ki ifade özgürlüğü yer alıyor. Bu alanda çok sayıda yeni tartışma var.
Bendeniz de blog sitemde denk geldikçe ve fırsat buldukça internet alanındaki anayasa hukuku alanına etki eden tartışmaları ve gelişmeleri aktaracağım. Bu yazıyı kendime not ve yazının okuyucularına söz olsun diye kaleme aldım.
ATIFLAR
[1] Nikolaos Aletras/Dimitrios Tsarapatsanis/Daniel Preoţiuc-Pietro/Vasileios Lampos, “Predicting judicial decisions of the European Court of Human Rights: a Natural Language Processing perspective”, PeerJ Computer Science, 2016.
[2] Tüm bu örnekler konusunda bkz. Jasin Gluck/Brendan Ballou, "New Technologies in Constitution Making", United States Institute of Peace: Special Report, Vol. 343, 2014. https://www.usip.org/sites/default/files/SR343_New-Technologies-for-Constitution-Making.pdf
[3] Andreas Meier, eDemocracy & eGovernment: Stages of a Democratic Knowledge Society, (New York: Springer), 2012.
#İnternet #İnternethakkı #interneteerişimhakkı #yapayzeka #hukuk #anayasa #anayasahukuku #yenianayasa