top of page
Ara
  • Tolga Şirin

BAKANLAR VE "BEYAZA İMZA" SORUNU



Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) genel başkanı ve eski Dışişleri, ve Ekonomi Bakanı Ali Babacan, Tele 1 kanalında Merdan Yanardağ’ın sunduğu “Gündem Özel: Lider Söyleşileri” programında çok çarpıcı bir açıklamada bulundu. Ali Babacan’ın sözleri tam olarak şöyle:


“[2017 yılının ilk dört ayında] Bakanlar Kurulu kararları çıkarılıyordu. Nasıl çıkarılıyordu? O dönemki bakanlara özel olarak sorun. Kamuoyu önünde açıklamazlar ama boş kâğıtlar imzalanıyordu, en son üstü dolduruluyordu, Sayın Erdoğan’ın imzasıyla Resmî Gazete’de yayımlanıyordu. Yine tek imzayla alınıyordu aslında bu kararlar. İmza atanlar neye imza attıklarını bilmiyordu ki... Bu KHK’lar, şunlar bunlar filan hepsi öyle… O dönem hep öyle… Ama bunları böyle özel sohbetlerde, o dönemin bakanlarına sormanız lazım. Yoksa çıkıp da kimse 'ben boş kâğıda imza attım' diye aleni itiraf etmez bunu.”

Bu cümleler yenilir yutulur türden değil. Ağır isnatlar içeriyor.


Geçmişte, Turgut Özal döneminde “istifa dilekçeleri” için gerçekleştiği iddia edilen bu pratik, şimdi bizzat kararnameler için ileri sürülmüş oldu.


İsnadın Muhatabı: 65. Hükûmet


Ali Babacan’ın işaret ettiği dönemde 65. Hükûmet iş başındaydı. Toplam 21 bakandan oluşan kabine tam olarak şu isimlerden oluşuyordu:


Başbakan: Binali Yıldırım.


Başbakan Yardımcıları: Numan Kurtulmuş, Nurettin Canikli, Mehmet Şimşek, Tuğrul Türkeş ve Veysi Kaynak.


Bakanlar: Bekir Bozdağ, F. Betül Sayan-Kaya, Ömer Çelik, Faruk Özlü, Mehmet Müezzinoğlu, Mehmet Özhaseki, Mevlüt Çavuşoğlu, Nihat Zeybekci, Berat Albayrak, A. Çağatay Kılıç, Faruk Çelik, Bülent Tüfenkci, Süleyman Soylu, Lütfi Elvan, Nabi Avcı, Naci Ağbal, İsmet Yılmaz, Fikri Işık, Veysel Eroğlu, Recep Akdar, Ahmet Arslan.


O dönem çıkarılan kararnamelere, bu 27 kişi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imza atmıştı.


Ali Babacan, açıklamasıyla bu 27 kişinin, iradelerini Cumhurbaşkanına sorgusuz sualsiz teslim ettiklerini, "beyaza imza" attıkları ve usulsüz bir devir gerçekleştirdiklerini söylemiş bulunuyor. Ali Babacan, bunun iradi mi yoksa bir zorlamayla mı yapıldığı konusunda bir açıklama yapmadı. Fakat anılan kişileri zan altında bıraktığı açık.


Bu durum karşısında, başta dönemin başbakanı ve başbakan yardımcıları olmak üzere, muhatapların bir açıklama yapması bekleniyor. Fakat henüz bir açıklama gelmedi.


Olağan koşullarda, kişilerin, haklarındaki her iddiaya yanıt vermesi zorunlu değil. Fakat ortada, birden çok defa bakanlık yapmış eski bir AK Parti üyesinin, politik alanda göz ardı edilemeyecek denli ağır ithamları var. Dahası bu iddiaların bazı hukuksal sonuçları var.


Ocak 2017-Nisan 2017 arasında Çıkarılan Kararnameler


Ali Babacan’ın spesifik olarak işaret ettiği dönem, Ocak-Nisan 2017 tarihleri arasına denk düşüyor. Bu dönemde Resmî Gazete'de 10 kararname yayımlanmıştır. Bunlar şırasıyla şöyledir:

Ali Babacan’ın iddiaları, bu OHAL KHK’lerini idari işlem teorisi açısından tartışmalı kıldı.


Bakanlar Kurulunun Nasıl Karar Alması Gerekirdi?


Bakanlar Kurulu, adı üzerinde bir kuruldur. Yani birden çok kişiden oluşan “koleyjal” bir yapıdır. Kolejyal yapıların kararname çıkarma süreçlerinde “mukarrerat” (deliberation) esastır.


Mukarrerat, kurulun üyesi olan kişilerin konuşması, düşüncelerini açıklaması demektir. Buna göre Bakanlar Kurulunun karar alması/kararname çıkarması, belli bir görüş alışverişinden sonra vücut bulan bir “kolektif işlem”dir.


Kolektif işlemler, bir kurulu oluşturan birden çok kişinin aynı yönde karar alması anlamına gelir. Yani böyle bir durumda birden fazla özne aynı anda aynı yönde tek bir istenç beyan eder ve buna dayalı tek bir hukuksal sonuç ortaya çıkar. Bu -Bakanlar Kurulu kararları/kararnameleri gibi- bazı durumlarda “oy birliği” koşuluna bağlanır.


Bu bilgiler ışığında şunu söyleyebiliriz: Bakanlar Kurulunun alacağı her kararda (çıkaracağı her kararnamede) bakanların aynı mekân ve zamanda bir araya gelmesi, bu konuda görüşlerini ve en sonunda iradelerini ortaya koyması; bunun da tutanağa bağlanması gerekir.


Uygulama Nasıldı?


Uygulamada, bu esaslara uyulup uyulmadığı belirsizdi. Bakanlar Kurulu üyelerinin gerçekten de görüşüp görüşmedikleri, iradelerini gerçekten açıklayıp açıklamadıkları, çoğu kez bir sır olarak kalmaktaydı. Çünkü Bakanlar Kurulu toplantılarında tutanak tutulmasına ve diğer usullere dair bir mevzuat, uzun yıllar çıkarılmamıştı.


Fakat bir Bakanlar Kurulunun bir yılda aldığı karar/kararname sayısına bakıldığında, mantık, bizi bu teorik gerekliliklere uyulmadığı sonucuna ulaştırıyordu. Zaten “söylentilere” göre de çoğu kararnamenin çıkarılmasında “elden imza” denen bir usule dayanılıyordu. Yani ilgili genel müdürlük tarafından hazırlanan metinler sonradan, bakanlara tek tek götürülüyor ve imza alınıyordu.


İdari işlem teorisine uymayan bu fiili durum, 2003 yılında kılıfına uyduruldu. O yıl konan Bakanlar Kurulu Kararı ile Bakanlar Kurulunun Çalışma Usulüne İlişkin Esaslar uyarınca imzaların “mukarrerat” ile ortak mekân ve zamanda alınması kuralından sapıldı. Zira 5’inci maddede şöyle bir hükme yer verildi:


“Taslağın Bakanlar Kurulu toplantılarında imzalanması esas olmakla birlikte öncelik taşıyan taslaklar Bakanlar Kurulu toplantısı dışında imzalatılabilir. İlgili Bakanın yurt dışında bulunması halinde taslaklar, vekâlet eden bakan tarafından imzalanır.”

Bu, Anayasa’ya ve kanunlara aykırı uygulama, uzun yıllar devam etti. Akademide buna dönük çok sayıda eleştiri dile getirilse de kararnamelerin altındaki imzanın hangi anda ve hangi süreçlerden sonra atıldığı kanıtlanamadığı için bu konuda yargısal bir tutum alınamadı.


Oysa bunlar kanıtlanabiliyor olsaydı ortada bir "şekle aykırılık" sorunu olduğu için söz konusu kararnamelerin (yargısal koşulların karşılanması kaydıyla) iptal edilmesi gerekirdi.


Açığa İmzanın Sonuçları


Ali Babacan’ın işaret ettiği dönemdeki kararnameler, sıradan bakanlar kurulu kararnameleri değildir. Anılan süreç, Türkiye’de olağanüstü hâlin yaşandığı döneme denk düşmektedir. Bu nedenle bunlar, olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleridir (OHÂL KHK'leri).


Anayasa’ya göre OHÂL KHK’leri “Cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu” tarafından konulurdu. Burada, birbirine eklenen iki farklı irade ("karma işlem") yoktu. Cumhurbaşkanı'nın da dahil olduğu bir "kolektif işlem" gerçekleşmekteydi. Yani Cumhurbaşkanı başkanlığında yapılacak bir toplantıda bütün Bakanlar Kurulu üyelerinin hazır bulunması ve yukarıda değindiğim kurallara uyulması gerekirdi.


İddia o ki bu gerçekleşememiş, beyaza atılan imzaları kullanan Cumhurbaşkanı, kararnameyi bir "basit işlem"le (tek kişinin tek yönlü iradesiyle) yürürlüğe koymuştur. Eğer iddialar doğruysa, söz konusu işlemlerde ağır bir sakatlık vardır.


Az önce değindiğim gibi “sonradan imza” biçimindeki uygulama bile bir iptal nedeniyken, baştan beyaza imza atma biçimindeki uygulama, evleviyetle sakatlık yaratır. Çünkü bu durumda ortada kararnamenin içeriğine dönük bir "irade" bile yoktur.


Bu, söz konusu kararnamelerin etkisiz ve geçersizliğine (null & nichtig) neden olabilecek denli ağır bir hukuka aykırılıktır.


Maddi Gerçeğin Ortaya Konulması


Söz konusu iddiaların doğru olup olmadığını bilmiyoruz. Türkiye’de idare hukukunda tanık dinleme söz konusu olmadığı ve ilgili bakanlar da bu yönde bir açıklama yapmadıkları için bunların idari yargıda kanıtlanması da şimdilik olası görünmüyor. Zaten OHÂL KHK’lerinin yargısal denetiminin bu yönüyle nasıl yapılacağı meselesi de apayrı bir sorun olarak karşımızda duruyor.


Buna karşın, konunun bir de ceza hukukuna bakan bir yönü var. Ceza hukuku alanındaki çıkarımlar, idari yargıda kullanılabilir kuşkusuz.


Bu iddialar, Türk Ceza Kanunu’nda “görevi ihmal” suçundan başlayıp “anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar”a kadar giden çok sayıda suçun maddi unsurlarına girebilir. Öte yandan, eğer Ali Babacan’ın söyledikleri doğru değil ise, bu da icabında onun aleyhine başka suçları gündeme getirebilir.


Bunlar ise ("muhakeme engelleri" ve bu engelleri aşma yöntemleriyle birlikte) apayrı bir yazı konusu... Tıpkı OHAL KHK'lerinin denetlendiği anayasa yargısı alanında tanık dinleme olasılığında olduğu gibi...



bottom of page